TEKNİK ÖZELLİKLER
- Program 8 hafta sürmektedir.
- Toplam 16 saatlik bir eğitim programıdır.
- 10 Kasım - 29 Aralık 2023 tarihleri arasındadır.
- Cuma günü 10.00 – 12.00
- Program ücreti: 2090 TL (KDV Dahil)
- Programa Yurt Dışından Katılacaklar İçin Ücret: 75 Euro
- Programa kayıt hakkında bilgi için TIKLAYINIZ.
*** Derslerin eş zamanlı olarak kayıtları alınıp sisteme yüklenmektedir. Katılımcılara, ders videoları 6 ay boyunca erişime açık kalmaktadır.
Ödeme işlemlerini tamamlayan katılımcılar, ödeme bilgilerini tasavvuf@uskudar.edu.tr adresine göndermeleri önemle rica olunur.
KAPSAM
Muhyiddîn (dîni ihya eden) ya da Şeyh-i Ekber (en büyük Şeyh) lakabları ile de tanınan İbn Arabî (1165-1240), Endülüs’ten Şam’a uzanan zâhirî ve bâtınî yolculuǧunda doǧu ile batıyı eserlerinde birleştirmiş, farklı disiplinleri, felsefî ve tasavvufî görüşleri dışarıda bırakmadan alarak yorumlamış ve ilmiyle birleştirmiş bir mutasavvıftır. İslam aleminde onun kadar hâkim ve derin etkiler bırakan bir âlim olmadıǧı gibi, batıda da çok az müslüman âlim onun kadar tanınmaktadır.
Osman Yahya, Ibn Arabî tarafından, iki sayfadan 37 ciltlik Fütûhât-ı Mekkiyye’ye kadar farklı hacimlerde kaleme alınan 550 kadar eserden bahseder; bugüne ulaşan 300 ün üzerinde eserlerinin ise çoğu hâlâ elyazması formunda bulunmaktadır.
Tasavvufa ait pekçok düşünceyi ve kavramı sistematize etmesi nedeniyle bazen haksız yere bir teoretisyen olarak anılsa da, eserlerinde, tekrar tekrar vurguladıǧı gibi, kendi tecrübe ve zevk ettiǧi ilmi anlatmış, talebelerinin de ifadesiyle, eserlerinde teori ve pratik ayrılmaz derecede içiçe geçmiştir.
Eserlerinin sayısının fazlalığı ile beraber özellikle iki eseri, Fütûhât-ı Mekkiyye ve Fususu’l-Hikem, Ibn Arabî’nin mirasını en iyi yansıtan iki eser olarak yüksek tesir göstermiştir. Çok çeşitli konuları teferruatlı olarak ele alan Fütûhât-ı Mekkiyye’ye karşılık 1229’da Şam’da yazdığı Fususu’l-Hikem, derinliği ve yoğunluğu ile eserlerinin hulâsâsı kabul edilmektedir. Bu sebeple esere, ilki Ibn Arabî’nin kendisine ait olmak üzere 120 civarında şerh yazılmış, ilk zamanlarda küçük çevrelerde okunan eser giderek daha geniş çevrelerde tanınarak bugüne kadar ilgi odağı olmayı sürdürmüştür.
Eserin ismi, içeriğini de yansıtmaktadır. 27 fasstan oluşan eserde her bir bölüm Kuran’ı Kerîm’de ismi geçen bir peygambere ayrılmış olup, onda zuhur eden bir ilahî hikmet anlatılır. Kudsî hadiste „Gizli Hazine“ olarak ifade edildiği gibi, Hakk zâtında bilinemez ve idrak edilemez olmakla birlikte âlem Hakk’ın zuhur ve tecelli yeri, Hakk’ın halifesi olan kamil insan da bu zuhurun kemali, yaratılışın gayesidir. Her bir peygamberin kelimesinde, yani hakikatinde tecelli eden hikmeti idrak etmekle, Hakk’ı tanımada insana yeni bir kapı açılır. Hz. Muhammed ise hâtemü’l enbiyâ yani Peygamberlerin Mührü'dür, çünkü o peygamberlerin sonuncusudur, bütün peygamberleri tasdik eden, tamamlayan ve biraraya toplayıp birleştiren olmasıyla kelimelerin bütününü (cevâmi’u’l-kelim) teşkil etmektedir ve Hakîkat-i Muhammediyye’nin kâmil zuhuru olması hasebiyle yaratılışın başını ve sonunu birleştirendir. Bu sebeple diğer peygamberleri ve hikmetlerini anlamak, Hakîkat-i Muhammediyye’yi Hz. Muhammed’i anlamaya ve tanımaya vesile olmuştur.
AJANDA